Dragon Spirit dedikleri zaman aklıma ilk gelen şey: “Yine mi bir ejderha teması?” Ama sonra bir oynayayım dedim. Oynadım, oynadım… abi dedim bu başka bir seviye. O ejderha sadece havalı durmuyor, bildiğin kazanç püskürtüyor.
İlk bakışta grafikler çok temiz. O Asya havası, mistik bir müzik… insanı içine çekiyor. Ama asıl olay, semboller patladıkça çıkan sesler. Her bir patlama, kulağının dibinde ejderha soluması gibi. Hele çarpanlar artmaya başladığında, oyun “ben buradayım” diye bağırıyor resmen.
Bu oyunu bir de Slotter’da oynamak var tabii. Orada işler daha da efsane. Takılma yok, yüklenme yok, sinir harbi hiç yok. Mis gibi çalışıyor. Bastın mı spin’e, akıyor ekran.
Bonus özelliği de var, hem de öyle sıradan bir şey değil. Bir giriyorsun, ejderha sembolleri ekranı sarıyor. Her biri bir başka çarpan. O anda gözlerin parlıyor. İçinden bir ses diyor ki: “İşte bu!” Slotter sayesinde bütün o animasyonlar şov gibi geçiyor gözünün önünden.
Ve unutma, ejderha ruhu olanın eli boş kalmaz. Slotter bu konuda seni yalnız bırakmaz, çünkü doğru platform doğru şansı getirir.
Dragon Spirit sana o özlediğin “hem kazançlı hem estetik” hissini veriyor. Sanki bir dövüş filminin ortasındasın ama elinde joystick değil, kazançlar var. Her dönüşte yeni bir umut. Her çarpanda ayrı bir kalp atışı.
Oyunun temposu tam ayarında. Ne çok karmaşık ne de sıkıcı. Bir yandan görsel şov, bir yandan sessiz bir gerilim. Bu dengeyi kuran oyun azdır.
Slotter’daki versiyonu sayesinde bu dengeyi hissediyorsun. Kontrol sende, ritim sende. Ve işte bu yüzden bir daha, bir daha oyna diyorsun.
Dragon Spirit’ten çıktığında, ekranı kapattığında bile hala bir kıvılcım kalıyor içinde. “Az daha dönsem ne olurdu?” sorusu yerleşiyor zihne.
Belki de bu oyunun asıl büyüsü burada. Sana sadece kazandırmıyor, hissettiriyor. Ejderha ruhunu taşıyorsan, ne yaparsan yap iz bırakıyorsun. Tıpkı bu oyunda olduğu gibi.
Slotter’la bu ruhu yakalamak işten bile değil. Sadece başla, bırak ejderha seni yönlendirsin.
Bak şimdi… bazı oyunlar vardır ya, ilk bakışta sana göz kırpar. İşte Wolf Gold onlardan…
Kardeşim bazı oyunlar var, ismine bakıyorsun “şanslıymış” diyorsun. Sonra başlıyorsun, bir bakıyorsun... hakikaten öyle. Lucky…
Dostum, açık konuşayım mı? Bu oyunun adını görünce bir tık tedirgin oldum. "Fortune Spells" ha?…
Release the Kraken, bak abi, bu oyunun adını ilk gördüğümde içimden “Ulan bu Kraken kim?”…
Bak dostum, tarih dersi vermeye niyetim yok ama konu Mısır olunca ister istemez ciddiyet çöker…
Dostum, baştan söyleyeyim… bu oyun biraz gizemli. Öyle pat diye açıp da “Hadi çevireyim” diyemezsin.…