Release the Kraken, bak abi, bu oyunun adını ilk gördüğümde içimden “Ulan bu Kraken kim?” dedim. Ama sonra dank etti… hani şu efsanevi deniz canavarı var ya, filmlerde gemileri bir lokmada yutan. Ha işte, o Kraken. Ama bu sefer denizin dibinde değil, ekranın ortasında. Ve bu sefer yok etmek değil, dağıtmak için geliyor. Dağıtmak derken… kazancı dağıtıyor, korku değil.
Slotter’da denk geldim buna. Adı bi’ havalı zaten. Bir bastım, sular çağlıyor, deniz kabarıyor, makaralar dönüyor. İlk izlenim mi? Mis gibi atmosfer. Yani slot oyunu dediğin sadece makara çevirme olmamalı. İşte Release the Kraken tam da bunu yapıyor. Oyunu yaşatıyor.
Oyunun bombası bonus özelliklerinde saklı. Üç tane bonus sembolünü buldun mu, işler ciddileşiyor. Kraken’in kolları çıkıyor, ekranda sağa sola uzanıyor. Bir yanda wild seçimi, bir yanda free spin. Ama öyle rastgele değil, interaktif. Yani sen seçiyorsun. “Kraken’in hangi koluna dokunayım da hayır duası alayım” gibisinden.
Bu özellikte oyun seni içine çekiyor. Çünkü pasif değilsin. Seçim yapıyorsun. Etkiliyorsun. Ve doğru kolu buldun mu? Vay arkadaş… çarpanlar, ekstra spin’ler… ekran alev alıyor.
Slotter bu özelliği harika oturtmuş. Grafikler yağ gibi akıyor, animasyonlar efsane. Tek tıkla denizin ortasında, Kraken’le el sıkışıyorsun resmen.
Görsel dünya desen, masal gibi. Deniz kabarcıkları, mercanlar, balıklar… ama öyle çocuk işi değil, ince işçilik. Her sembol ayrı karakter. Balon balığı bile sana göz kırpıyor. Ve müzikler? Bildiğin su altı senfonisi. Sakin başlıyor, heyecanlandıkça hızlanıyor.
Slotter’ın teknik yapısı da bu dünyayı pürüzsüz taşıyor. Ne kasma var, ne donma. Ne zaman çevirdim, hep aynı akıcılık. Hani gerçekten böyle bir denizaltı macerası yaşıyormuşsun gibi.
Oyun başta bir gizemli geliyor ama birkaç tur sonra alışıyorsun. O kollar çıktıkça heyecan artıyor. Her tur bir macera. “Acaba bu sefer hangi kol kazanacak?” diye kendi kendine sayıklıyorsun.
Ve en önemlisi şu: Kazanmasan bile eğleniyorsun. Çünkü o atmosfer seni içine çekiyor. Bir süre sonra ekranın başından kalkamıyorsun. “Bir spin daha, belki bu sefer Kraken beni seçer” diyorsun.
Kardeşim bazı oyunlar var, ismine bakıyorsun “şanslıymış” diyorsun. Sonra başlıyorsun, bir bakıyorsun... hakikaten öyle. Lucky…
Dostum, açık konuşayım mı? Bu oyunun adını görünce bir tık tedirgin oldum. "Fortune Spells" ha?…
Bak dostum, tarih dersi vermeye niyetim yok ama konu Mısır olunca ister istemez ciddiyet çöker…
Dostum, baştan söyleyeyim… bu oyun biraz gizemli. Öyle pat diye açıp da “Hadi çevireyim” diyemezsin.…
Eye of Cleopatra, Bak şimdi… Cleopatra deyince zaten akan sular duruyor. Efsane kadın, güzellik desen…
Kardeşim, oyunun adını ilk duyduğumda dedim ki, “bu kesin tanrılarla falan ilgili, destansı bir şeydir.”…